29 Nisan 2014 Salı

EN SEViMLi MASUM KEDiCiK

Hani bir kedi yavrusu görürüz de sevimli hareketlerini izlemekten kendimizi alamayız. Bu kedicik de öyle sevimlilikler yapıyor ki görmeye değer .
KEDİ

KEDİ

23 Nisan 2014 Çarşamba

MERAKLI SiNCAPLAR

Parkta otururken bir sincap görsek hızlı ve meraklı hareketlerine tanık oluruz. İngiliz fotoğrafçı Max Ellis'in objektifinden bu meraklı sincapların şirinliğine tanık oluyoruz. Ellis sincapların merakını onların ilgisini çekecek objelerle fotoğraflamayı başarmış ve böyle beğenilesi güzellikler çıkmış ortaya.

ULUSAL EGEMENLiK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLU OLSUN

DÜNYA ÇOCUKLARI 

18 Nisan 2014 Cuma

BENDEN YANSIYANLAR

Karasal iklimin sert geçtiği topraklarda kimi zaman şehir göz ardı edilir. 

Lakin yükseklere çıkıldığında 'Karahisar'ın şehre kattığı heybetli duruş, zafer 

kazanılmış topraklardaki eskilerden gelen kokuyu, tarihi , geçmişteki 

tanıklıkları kulağınıza fısıldar.

'Hoşgeldiniz' der...


KUŞBAKIŞI AFYON

KARLI AFYONDAN BİR KARE

KALE





11 Nisan 2014 Cuma

YARATICILIK

Elimizin altındaki bir kağıdın bu kadar zarif bir çiçeğe dönüşecek olması,
KAĞIT GERİ DÖNÜŞÜM ÇİÇEKLER

 çeyiz sandıklarında saklanan ya da kullanmadığımız göz nuru dantellerin basit bir işlemle dekoratif bir eşyaya dönüşmesi,  
DANTEL KASE


tablo gibi diyip hoşumuza giden kumaş desenini duvarımıza taşımamız 
ÇERÇEVELER KUMAŞTAN


"YARATACILIK" değildir de nedir ? 

Yaratıcılık ruhunuzdan eksik olmasın...♥



10 Nisan 2014 Perşembe

7 Nisan 2014 Pazartesi

RENKLi BUKETLER...

Keçelerden yapılabilecek buket çiçekleri seçtim bu kez. 

KEÇE ÇİÇEKLER
Göze ne kadar da hoş görünüyor. 
KEÇEDEN SARI ÇİÇEK
 Dekor olarak düşünülürse evimize ayrı bir hava katabilir. 
KEÇEDEN ÇİÇEKLER
                          Derseniz ki bir düğün buketi neden olmasın ? Bence çok da güzel olur...

3 Nisan 2014 Perşembe

KAPI SÜSÜ


Bu sefer kendi yaptığım kapı süsünü sizlerle paylaşmak istedim.
Çifte kumrularımı da üzerine yerleştirdim. Aslında bu iki minik kuş başka bir projeye ait. İleriki günlerde asıl projesinde yer verebilirim belki. Umarım beğenilerinizi alır çifte kumrularım ♥

2 Nisan 2014 Çarşamba

MİTOLOJİDE KYBELE

Blogumun adını taşıyan KYBELE'nin tarihçesini önceki yayınımda kısaca paylaşmıştım. Araştırmaya devam ettikçe mitolojiye ilgim arttı diyebilirim. En kısa zamanda bir mitoloji kitabı edinmeyi de düşünmüyor değilim. Eski çağlardan beri süregelen mitler asırlar sonrasına aktarılacak efsaneler bırakmışlar. Bu efsaneleri yeri geldikçe paylaşmaya devam etmeyi düşünüyorum. Gelelim KYBELE' ye .
            KYBELE, frig uygarlığında Ana Tanrıça  olarak anılırmış. Ana Tanrıça kültü friglerin en eski ve en kendine özgü kültüymüş. Kybele'nin başında taşıdığı kule şeklindeki tacı da kentlerin ve tarımsal ürünlerin tek egemeni sayıldığının simgesiymiş.


KYBELE'ye  "kule taşıyan ana" da denirmiş. Bu kuleler sayılarına göre tanrıçanın koruyuculuğu altında bulunan kenti, ya da kentleri temsil edermiş.
 Ana Tanrıça, "yaratıcılığı, bereketi, cinselliği, doğumu, çocuk büyütmeyi ve gelişme döngüsünü temsil eden analık simgesi" olarak tanımlanırmış. Anadolu’da Ana Tanrıça, dişil ilkeyi ve özellikle analığı kendinde tecessüm ettirmesi sebebiyle, dişil ilkenin niteliklerinin taşıyıcı sembolü olarak değerlendirilirmiş. 


KYBELE ' nin doğuşu ise şu şekilde anlatılmış;

"Bir zamanlar gökler,
 denizler ve kayalar, 
birbirlerinden ayırt edilemeyecek halde imişler. 
Fakat birdenbire ortada bir musiki tınlamış,
Gökler ve denizler gene bir kâinat teşkil etmekle beraber birbirinden ayrılmışlar. 
O esrarengiz musiki, 
Ürinom'un (yani Kybele’nin) doğduğunu ilân ediyormuş. 

Onun sembolü de ay imiş. Bütün Kâinatın yüce tanrıçası ıssız dünyada, boş
sular, çıplak topraklar ve gökte dönen yıldızlar arasında yapayalnız kalmış. Avuçlarını sürüştürmüş ve avuçlarının arasından büyük yılan Ofiyon kayıp çıkmış. Kybele, merak dolayısıyla onunla âşıkdaşlık etmiş. Bu sevgi ve kavuşmanın yuvarlanış sarsıntılarıyla,topraklar devrilip dağlar olmuş, sular fışkırıp nehirler akmış, göller toplanmış, birçok sürüngen mahlûklar peyda olmuş. Ettiğine utanan ve pişman olan Kybele, yılanı öldürüp gölgesini –yani ruhunu– yeraltına göndermiş. Kybele, kendi nefsine karşı da âdil davranarak,
Hekat adıyla kendi bir kısmını da yeraltına göndermiş. Ölü yılanın ortalığa savrulan dişlerinden çoban ve sığırtmaç gibi insanlar peyda olmuş. Bunlar toprağı sürmesini biliyorlarmış. Ceviz, incir ve üzüm gibi ağaç yemişleri ile geçiniyorlarmış. Madenleri tanımıyorlarmış. İşte bu, taş devriymiş. Kybele gökte, denizde ve karada yaşamaya devam etmiş. Karada adı Rhea olmuş. Soluğu taze çalı ve çiçek kokuyormuş. Gözleri elâ (glaukopis)imiş. Rhea olarak Girit'i ziyaret etmiş. Yalnızlığı dolayısıyla güneş ve buhardan, sevgili olarak,
Kronos'u yaratmış. Analık duygusunu ve özleyişini doyurmak üzere, her yıl İda dağının Dikte mağarasında, bir güneş oğlu doğururmuş. Kronos, çocukları kıskandığı için, onları öldürüyormuş. Kybele, bu işe öfkelenmiş, Kronos'un sol elini istemiş, beş parmağını keserek onlardan Daktiller yani beş parmak tanrısı yaratmış. Kybele, altıncı olarak doğurduğu tanrıya Zagreus adını vermiş".

(alıntı:http://www.anadoluaydinlanma.org/Yazilar/ana_tanrica_kultu.pdf)

KARAHİSAR KALESİ

                           
Afyonkarahisara gelenleri tüm heybetiyle "KARAHİSAR KALESİ" karşılar. Tarihte çokça medeniyete tanıklık etmiştir. 

Kalenin tarihi M.Ö.1350 yıllarına kadar inmektedir. Kale zirvesinde Ana Tanrıça Kybele’ye adanmış bir çok tapınma yerleri ile 4 adet büyük sarnıç (su çukurları) bulunmaktadır. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad zamanında kale komutanı Ulumar Bedrettin Gevhertaş tarafından onarılmış, ayrıca kaleye küçük bir mescid ile yanına saray yaptırılmıştır

KYBELE



Kibele figürünün kökeni Anadolu'da çok eski dönemlere dayanır. Örneğin Hitit ve Hurriler tarafından tapınılan Kubaba, tartışmalı da olsa, çok sonraları oluşacak Kıbele'ye öncülük eden figürlerden biri sayılır. Örnek iddia(Ana tanrıça Kıbele Ana da Çumralıdır. Yani Çatalhöyük'lü)En yaygın kullanımı Frig uygarlığındadır. Frigya mitolojisinde bir ana tanrıça olan Kıbele'ye genellikle dağ zirvelerinde tapınılırdı. Doğa ile özdeşleştirilmiş, özellikle bazı vahşi hayvanlarla ilişkilendirilmiştir.

Anadolu'da çok sayıda Kybele anıtı vardır. Afyon-Eskişehir civarında yer alan açık hava tapınaklarında niş içinde, iki yanında arka ayakları üzerinde duran birer aslan duran bir ana tanrıça kabartması bulunur. Ana tanrıçaya tapınmaya gelenlerin, bereket ve doğurganlıktan pay almak için Kybele'nin ve aslanların üreme organlarına dokunarak aşındırdıkları görülmektedir.